21 Kasım 2024 Perşembe

MESLEK OLARAK GAZETECİLİK

19 Ocak 2021
MESLEK OLARAK GAZETECİLİK

Uzun yıllar Denizli’de Yeni Asır Gazetesi’nin şefliği ve Ege Bölge Haberler Müdürlüğü yapmış olan duayen Gazeteci Tevfik Tortamış’tan gazetecilik derslerinin ilk bölümü ‘Meslek olarak Gazetecilik’ yayında!

Gazeteci, bir konuda kamuoyunu bilgilendiren veya yaptığı araştırmaların sonucunu okurlarına aktaran kişidir. Günümüzde gazeteci sıfatını kazanmak için 4 yıllık yüksek öğretim programlarını bitirmek gerekse de gazetecilik, insanın doğuştan kazandığı yeteneklerine bağlıdır.  Yani meraklı, sorgulayıcı bir kişi olması, etrafındaki değişimleri anında fark edebilmesi gerekir. Kısaca ‘Ben yüksek öğretim tercihimi gazetecilik alanında yapayım’ demekle gazeteci olunmaz. Kaldı ki bu alandaki eğitimler de yetersizdir. İletişim fakültelerine devam eden gençler, önlerinde bir bilgisayar konulmadan, fotoğraf makinesi sunulmadan, deklanşör, objektif, zoom gibi kavramlara teorik olarak ulaştırılmakta, pratikte staj dışında hiçbir tecrübeye sahip olmadan diplomaya hak kazanmaktadırlar. Hukuk fakültesi mezunu Uğur Mumcu, metalurji öğrenimi gören Abdülkadir Selvi, inşaat mühendisi Hamdi Türkmen gibi alaylı gazeteciler ise çekirdekten, yetenekleriyle gazeteci sıfatına ulaşmışlardır. Mektepli gazeteciler olarak dikkati çeken Uğur Dündar ve Yılmaz Özdil gibi isimler, diplomalarının yanı sıra yetenekleriyle de zirveye çıkmışlardır. Kısacası iyi gazeteci olmak için etiketin önemi yoktur.  

ALAYLI GAZETECİ-MEKTEPLİ GAZETECİ  

Gazeteciliğe ilk adımı atanlara denir ki, ‘’Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur.’’ Yani gazeteci olmak için birtakım meziyetleri taşımak gerekir. Bu meziyetler de insanlara ve çevreye karşı duyarlı olmak, başkalarının görmediğini görebilmek, duymadığını duyabilmek, araştırmacı ve meraklı olmak şeklinde sıralanabilir… Bu özellikler taşımadan diploma ile gazeteci olmak isteyenleri hüsran bekler… Ama hem bu özellikleri taşıyor hem de mektepte mesleğin incelik ve gereklerini öğreniyorsanız çok da başarılı olursunuz.  

HABER NEDİR? HABERE ULAŞMA, MUHABİRLİK, İSTİHBARAT  

Haber, güncel konularda elde edilen bilgilerden derlenerek oluşturulan, okuyucu veya izleyicilere sunulan yazılı veya sözlü anlatımdır. Araştırmacı kişinin veya muhabirin elde ettiği verilerin tazeliği çok önemlidir. Temel ilke, haberin güncel ve toplumun ilgi duyacağı şekilde ilgi çekici olmasıdır.  

Haberi toplayan veya haberi araştıran kişiye muhabir denir… Muhabir, üzerine eğildiği konu ile ilgili bütün ayrıntılara ulaşmalıdır. Ancak bu süreç dışarıdan kolay gibi görünse de gazeteciliğin en zor aşamasıdır. Yetkililer, genel olarak kendilerine uygun bilgileri verme yanlısıdır. Hatta, ‘Off the record’ diyerek bazı bilgilerin yayınlanmamasını da rica ederler. O yetkililere sürekli ihtiyacı olan muhabir ya bu ricalara uyar ya da konuyu aktardığı üst makamına söz konusu ricayı iletmek durumunda kalır. Bu nedenle haberle ilgili araştırmalara en alttan başlanmalıdır. Asayiş ile ilgili konularda ilk başvurulacak kişiler, sivil görgü tanıkları, mahallenin bekçisi, her olayda öne fırlayan çıkıntılar, hastanelerdeki polisler, ambulans şoförleri, cenaze yıkayan imamlar, adliye bekçileri, zabıt katipleri, avukatlar, mahkemelerin veya savcılıkların kalem görevlileri olabilir. İkinci aşamada morg doktorları, itfaiye yetkilileri, belediyelerin danışmalarındaki görevliler, daire müdürleri başvurulacak kişilerdir.  

Elde edilen bilgiler mutlaka iki yönden doğrulatılmalıdır.  Kaymakam, vali, emniyet müdürü, kulüp başkanı, belediye başkanı, savcı, partilerin ilçe başkanları veya haberin konu edildiği alandaki yetkili kişiler doğrulatma makamları olabilir… İlk aşamada bunları ararsanız alacağını cevap, ‘’Arkadaşlarımız araştırıyor’’ , ‘’Size bilgi vereceğiz’’ , ‘’Henüz bize o yönde bilgi gelmedi’’ şeklinde olacaktır. Ancak onay aşamasında sorular yöneltir ve elde ettiğiniz bilgilerin doğruluğunu teyit etmek isterseniz o zaman ‘kem küm’ etme sırası bu yetkililerdedir.  Bu aşama muhabir için en zor dönemdir… ‘’Bak, bunu yazma, ben sana çok daha önemli bilgiler vereceğim…’’ , ‘’Haberin masrafı neyse karşılayalım’’, ‘’Yazarsan senin için kötü olur…’’ , ‘’ Bu iş burada kalmaz’’ , türünden tehdit ve rüşvet teklifler muhabirin vicdanını zorlar.    

 Bu noktada muhabirin en büyük destekçisi istihbarat şefi veya haber müdürüdür. Şef veya müdürün yapacağı yönlendirme, muhabirin veya haberin kaderini belirler. Habere konu kişiler sizden önce haber müdürüne ulaşmış ve etkili olmuşlarsa, ‘’Bunun haber değeri yok’’ veya ‘’Bu konu çetrefilli, şimdilik es geçelim’’ ifadesi ile karşılaşabilirsiniz. O andan itibaren şefinize veya müdürünüze ya da müdürünüzün üzerindeki amire kuşkuyla bakabilir, hiç de dürüst olunmayan bir ortamda olduğunuz karar verebilirsiniz… Yapacağınız iş ya bu çetrefilli ortama ortak olmak ya da bir an önce kendinize başka iş aramak olmalıdır.  

Bu arada haber müdürünün yeterliliği de önemlidir. Gerçekten liyakat sahibi ise sizi doğru istihbarata, doğru habere yönlendirir. Ama sırtını ‘salla başını al maaşını’ zihniyetine dayayan biriyse, bir siyasi görüşe angaje olmuşsa veya gazeteciliği sadece maaşı ve kişisel çıkarı için kullanıyorsa vay halinize… İlk fırsatta satacağı kişi sizsiniz… Haberin muhatabına, ‘’Siz meraklanmayın, bu haberi yayınlatmam, ben ona haddini bildiririm’’ ifadeleri ile köle pazarında satışa çıkarılmışsınız demektir. ‘’Adamlar bizim en büyük reklam müşterimiz, bu haberi yayınlayamayız’’ diyen açık sözlü müdürleriniz de olabilir elbette… Daha vahimi ise, ‘’Şimdi iktidar partisi ile ters düşmeyelim’’ veya abonelik faturası kesilen belediye ile ilgili olarak, ‘’Adamlar çalışıyor ama muhalefette oldukları için iktidar desteği alamıyorlar. Boş ver bu haberi vermeyelim’’ türünden yaklaşımlardır.  

SIRA GELDİ HABER AŞAMASINA  

Tüm bu aşamaların ardından haberinizi yazmak için bilgisayarınızın başına geçtiniz… İlk yapacağınız iş Türk Dil Kurumunun son yazım kılavuzunu veya tdk.gov.tr sitesini açmak olmalıdır… Çünkü haberi yazarken mutlaka uymanız gereken dil kuralları vardır… Canlı bir varlık olan dilin bu kuralları gereğince, ‘’Ben böyle yazıyorum’’ veya ‘’Amirim böyle istiyor’’ deme hakkınız yoktur.   

Haberi yazarken dikkat etmemiz gereken imla kurallarının olduğundan söz ettik… Tarih boyunca kendiliğinden gelişen, özne başta yüklem sonda, Türkçe kelimelerde küçük ve büyük ses uyumuna uygunluk gibi özellikler, cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Türk Dil Kurumu sayesinde herkesin uyması gereken temel kurallara dönüştürülmüştür. Okullarda eğitimini de aldığımız dil kurallarına uymak bir muhabir için kaçınılmazdır. Çünkü yazdığı haberi ilkokul mezunlarından üniversite hocalarına kadar her seviyeden insan okumaktadır. Keyfi kullanımlar sizi gülünç duruma düşürebilir veya yayın organınızın güvenilirliğini zedeleyebilir. Dilin pek çok kuralı vardır ama biz haber yazımında çok önemli olanlarının üzerinde duralım.  

Cümle kurgusunda temel ilke öznenin başta, tümleçlerin ve diğer unsurların ortalarda, yüklemin de sonda kullanılmasıdır. Röportaj gibi serbest anlatıma başvurulan durumlarda devrik cümleler kullanılabilir. Ancak özneyi kullanırken sıfatıyla birlikte bir bütün olarak ele almak ve her sözcüğüne büyük harf ile başlamak gerekir… Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan veya Milli Takım Teknik Direktörü Şenol Güneş gibi kullanımlarda her kelime büyük harf ile başlamalıdır. Kesin unvanı belirtmeyen, meslek ifadesi olarak kullanılan belediye başkanı İsmail Yetişkin veya teknik direktör Fatih Terim, öğretmen Cavit Yalçın gibi kullanımlarda mesleği vurgulayan ifadeler küçük harf ile başlar…  

Hitap gereken durumlarda müfettiş Ali bey, kaymakam Mahmut bey, balcı Ayşe teyze gibi durumlarda ‘bey’ , ‘teyze’ , ‘dayı’ kelimeleri küçük harf ile başlar. Saygı gerektiren durumlarda kaymakam Ferit Bey demek de yanlış olmaz. Sarayköy Kaymakamlığı toplantı salonu veya Seferihisar Çok Programlı Lisesi konferans salonu örneklerinde olduğu gibi özel ismin eklentileri küçük harfle başlar.   

AYRI VEYA BİTİŞİK YAZILAN EKLER 

Özel isimlerden sonra gelen ekler, kesme ve apostrof dediğimiz işaretle ayrılır. ‘’Bu konudan Murtaza’nın da haberi var’’ , ‘’Geçerken bu kitabı Ayşe’ye ulaştırır mısın?..’’ örneklerindeki ek ayırması kurum ve kuruluşlarda olmaz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin veya İzmir Valiliğinin gibi ifadelerde hal, iyelik veya genetif ekleri kurum ismine bitişik yazılır…  

Habercilikte veya diğer yazılı anlatımlarda en çok karşılaşılan hata de, da, ki bağlaçları, cümleye soru anlamı yükleyen mi mı ifadelerinde görülmektedir. Mi soru ifadesinden başlarsak ana kelimeden daima ayrı yazılır. Araya herhangi bir işaret konulmaz… Soru ifadesi ile birleşik ekler de mi, mı, mu ile birleşir. (O da geliyor mu?) (Bunu da götürecek misiniz?) Soru anlamı vermeyen aitlik bildiren mi, mı, mu ifadeleri ise ana kelimeye bitişik yazılır. (Kitabımı alabilir miyim?)   

Sıkça kullanılan de da bağlaçları ayrı birer sözcüktür. Herhangi bir ek kullanılmadan ayrı olarak yazılır… ‘’Yangın yerine ben de geleyim mi?’’ , ‘’Satılan yerler arasında Sevindik Mahallesi’ndeki arsa da var.’’ Burada dikkat çekici olan, olayın bir  başka unsura bağlılığıdır… Yangına birisi gidiyor ki ‘’Ben de’’ diyor. Başka arsalar satılmış ki Akarca’daki arsa da onlarla bağlantılı.  

‘de’ ifadesi ismin de halinde kullanılıyorsa ana kelimeye bitişik yazılır… ‘’Oralarda yalnız dolaşmak tehlikelidir…’’ , ‘’Yeşil tişörtün bende, haberin olsun.’’  

Ama de hali özel isimle birlikte kullanılıyorsa kesme ile ayrılır… (Biz Seferihisar’da yaşıyoruz.) , (Kazım’daki bilgileri bu haberde kullanabiliriz.)   

‘de’ bağlacı hiçbir zaman te, ta şeklinde kullanılmaz ama de hal eki yumuşayıp  h, ş, f, s, p, ç, t, k ile biten kelimelerin sonunda te, ta olabilir. (Parkta dinlenelim biraz.) , (Güreşteki kurallar bokstan farklıdır.’) , (O bilgisayarı en son Ferah’ta görmüştüm.)  

Çokça karşılaştığımız bir yanlış da ‘ki’ bağlacı ile ilgi zamiri olan ki ekinde görülmektedir… Bağlaç olan ki ayrı bir kelime olarak yazılır… (O kadar şaşırdı ki tek kelime söyleyemedi…) İlgi zamiri olan ki ise ana sözcüğe bitişik yazılır. (O haberdeki bilgilerin doğruluğu tartışılır…) İlgi zamiri olan ki bir kişiye, yere veya nesneye aitlik veya bağlantı ifade eder…   

İSTİHBARAT ŞEFİ VE HABER MÜDÜRÜNÜN GÖREVİ  

Ulusal yayın organlarında haberle ilgili ilk bilgiler, ihbarlar istihbarat şefinde toplanır. İstihbarat şefi konuyu haber müdürü ile değerlendirdikten sonra muhabir konuya yönlendirilir. Muhabir kendi başına da güncel bir haberin peşinde koşabilir. Çalışan sayısının daha az olduğu yerel basında bu iş tek bir sorumlu tarafından yürütülebilir.  

Haber servisinin başındaki kişinin kulağının delik, çevresinin geniş olması, başta siyasi konular olmak üzere gelişmeleri önceden sezebilmesi, çalışanlara karşı adil, paylaşımcı ve dürüst olması gerekir. O makama liyakatla değil de birinin adamı olarak tepeden inme geldiyse vay muhabirlerin haline… Olur olmaz bağırmalara, diğer çalışanların ve yukarıdakilerin duyacağı şekilde fırçalamalara hazırlıklı olmalısınız… Çünkü bilgisizliği ve yetersizliği kapatmanın en iyi yolu bir alttakine bağırmak ve onu ezmektir.  

5N 1K KURALI  

Habere gittiniz, bütün bilgileri topladınız. Verilerinizin doğruluğunu bir veya iki yetkiliye teyit ettirdiniz ve haberi yazmak için bilgisayarın başına geçtiniz. Uyacağınız en önemli husus, yerel gazetelere en uygun olan 5N 1 K ve ters piramit kurallarıdır.   

5N 1K KURALI NEDİR?  

5N 1K, haberin dayandığı altı ana noktadır. Yani habere dönüştürülen olay ne, nerede, ne zaman, neden (niçin), nasıl ve kim sorularının cevaplarını net olarak vermelidir. Bunları tek cümle içinde vermek zorunluluğu yoktur. Ancak ters piramit kuralına göre haberin en can alıcı kısmı girişte verilmelidir. Bu nedenle haberin ilk paragrafı; ne, nerede, ne zaman, neden (niçin) nasıl ve kim sorularına verilecek cevapların özeti niteliği taşımalıdır.  

Haberimizi bu kurala uygun şekilde yazarsak haber müdürünün veya editörün ek bilgi isteyen sorularına muhatap olmayız. Böylece emek ve zaman kaybı da olmaz.   

ÖRNEK 1 : Acıpayam’da dün akçam saatlerinde piknik ateşinden kaynaklanan orman yangınında 5 hektar yeşil alan kül oldu. Şehir merkezinden 3 km uzaklıktaki mesirelikte piknik yapan duyarsız kişilerin mangaldan döktüğü korun rüzgarın etkisiyle parlaması sonucu, önce makiliğe ardından ormanlık alana sıçrayan alevler, gece saatlerine büyüyerek Darıveren’e ulaştı.  

Ne: Orman yangını.  

Nerede: Acıpayam’da.  

Ne zaman: Dün akşama doğru.  

Neden: Piknik ateşinden  

Nasıl: Mangaldan dökülen korların rüzgarın etkisiyle alevlenmesi sonucu.  

Kim: Piknik yapan duyarsız kişiler.  

İKİNCİ ÖRNEK  

Çivril-Baklan arasında bu sabah meydana gelen motosiklet kazasında sürücü İsmail Çakıcı öldü, arkasında bulunan arkadaşı Kemal Daloğlu ağır yaralandı. Şarampole savrulan motosikletin parçalandığı kazaya sürücünün aşırı hız nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybetmesinin neden olduğu iddia edildi.  

Ne: Trafik (motosiklet) kazası.  

Nerede: Çivril-Baklan arasında.  

Ne zaman: Bu sabah (Gazete veya TV haberinin yayın zamanına göre dün, önceki gün, cumartesi sabahı gibi ifadeler de kullanılabilir. ) 

Neden: Aşırı hızdan.  

Nasıl: Direksiyon hakimiyetini kaybederek.  

Kim: Sürücü İsmail Çakıcı ve arkadaşı Kemal Daloğlu.  

ÖRNEK 3  

Seferihisar Belediye Başkanı İsmail Yetişkin, uzun süredir gündemlerinde olan Kocaçay’ın ıslahına bu ay içinde başlanacağını açıkladı. Gazeteciler Derneğinin önceki haftaki açılışında davetlilerle sohbet ederken konuyla ilgili bilgi veren Yetişkin, seçim vaadi olan düzenleme ile ilgili projelerin tamamlandığını, Büyükşehir’in de desteği ile önce çay yatağının tesviye edileceğini, ardından beton kenarlıkların yapılacağını, önümüzdeki baharda da sosyal tesislerin inşaatına geçileceğini ifade etti.  

Ne: Kocaçay kenarının ıslahı ile ilgili açıklama.  

Nerede: Gazeteciler Derneğinde.  

Ne zaman: Açılışta gazetecilerle sohbet ederken  

Neden:  Seçim vaadi  

Nasıl: Büyükşehir belediyesi desteğinde, tesviye, beton ve sosyal tesisler yapılarak…  

Kim: Seferihisar Belediye Başkanı İsmail Yetişkin  

HABERE YAKLAŞIM, KİŞİLERE VE KURUMLARA YÖNELİK TAVIRLAR  

Habere ön yargısız yaklaşmak gerekir… Konuyu biliyorsak ön araştırma yapmakta fayda vardır. Diyelim ki Sarayköy’ün Tosunlar Mahallesi’nde jeotermal kuyusu açılacak ve büyükşehir belediyesi ile özel enerji şirketinden gelecek kişiler açıklama yapacak. Biz de o açıklamayı haberleştireceğiz. Haberimizi 5 N 1 K kuralına uygun yazmak ve okuyucuya tüm bilgileri doğru bir şekilde aktarmak için açıklamayı yapacak kişilere bazı sorular yöneltmemiz gerekebilir. Bunu da konu ile ilgili bilgilerimizi zenginleştirerek yapabiliriz. Yetkililerin açıklamalarında şu bilgileri aramalı, bulamadıklarımızı sormalıyız.  

1-Burada daha önce kaç sondaj kuyusu açıldı. Onların durumu nedir? Mevcut termal su nasıl değerlendiriliyor?  

2-Yeni kuyuda kaç metreye inilecek?  

3-Kaç sıcaklık derecesinde jeotermal su bekliyorsunuz?  

4- Çıkarılacak su elektrik enerjisinde mi kullanılacak, seracılıkta mı?  

5- Buradan elde edilecek sıcak su, Sarayköy ve Buldan’daki konutların ısıtılmasında kullanılabilir mi?  

6- Bu bölgede kaplıca açılabilir mi? Sağlık turizmi için herhangi bir çalışma var mı?  

7-Sondaja ne zaman başlayacaksınız, ne zaman bitecek?  

Diyelim ki orman yangınına gidiyorsunuz? Önceliğiniz fotoğraf olsa da 155’ten, itfaiyeden, orman söndürme ekiplerinin konuşlandığı merkezden yangın yeri, çıkış nedeni ve nasıl müdahale edildiği konusunda bilgi edinebilirsiniz… O anda bir an önce yangına müdahale etme derdinde olan kişiler sizi tersleyebilir, bilgi vermekten kaçınabilir. Haklıdırlar da… O zaman nasıl bilgi alacağız? Önceden dostluklar kurarak… Bir gazetecinin belediyede, poliste, jandarmada, hastanede, karayollarında, sivil toplum kuruluşlarında, spor kulüplerinde, siyasi partilerde, Pamukkale’de, Çameli’de, Çal’da her zaman telefonla ulaşabileceği isimler olmalıdır… Bu kişilerle olan dostluğunuzun derecesi ve güvenilirliğiniz, en erken ve en doğru bilgilere önce sizin ulaşmanızı sağlar. Bu sağlıklı iletişim, bir olay sonuçlandıktan sonra da yeni bilgiler edinmenize olanak verir.  

KİŞİLERE VE KURUMLARA YÖNELİK TAVIRLAR  

Haber ile ilgili bilgileri toplarken, bunları müdürünüze aktarırken veya haberinizi yazarken kaçınacağınız en önemli nokta ön yargıdır.  

‘’Bak nasıl geçireceğim’’ , ‘’Onu da rezil etmezsem…’’,’’Mosmor ettim’’ türündeki yaklaşım ve davranışlardan kaçınmalısınız. Sizin göreviniz takip ettiğiniz olayı, konuşmayı veya bir etkinliği fotoğraf makinesi gibi yorumsuz şekilde objektif vermektir. Siz bir muhabir olarak hem polis, hem savcı, hem hakim, hem infaz memuru değilsiniz. Bırakın yorumu köşe yazarları, değerlendirmeyi de haber müdürünüz veya yazı işleri yapsın…  

Kurumlara karşı da saygılı olmalısınız… Bir kadın derneğinin veya gençlerin etkinliğine, ‘’Bunlar da ne boş işlerle uğraşıyor’’ anlayışı ile giderseniz sağlıklı bir haber yapamazsınız. Onların yaptıklarını beğenseniz de beğenmeseniz de saygı duymak zorundasınız. İsimlerini yazarken de öyle… AK Partililer daha kuruluş aşamasında kısa isimlerinin AK Parti olduğunu ifade etti. Sizin haberde o kısa ismi, AKP’ye dönüştürme hakkınız yoktur. CHP için de Ce Ha Pe gibi alaycı ve aşağılayıcı bir ifade kullanamazsınız… Gazeteci siyasi partilere saygılı ve eşit uzaklıkta olmalıdır.  

HABERLER İNSANA DAYANMALI 

Bütün haberler mutlaka insana dayandırılmalıdır. ‘’Kurbanlıklar el yakıyor. Bu yıl küçükbaş hayvan fiyatları 2 bin, büyükbaş hayvan fiyatları 10 bin liradan başlıyor…’’ cümlesinin gazetecilik açısından doğrusu,   

‘’Ticaret Borsası hayvan pazarına getirilen kurbanlıklar için yüksek fiyatlar isteniyor. Yem, saman ve diğer girdilerdeki artışları gerekçe gösteren satıcılar, koçlar için en az 2.5, erkeçler için 2, danalar için de 10 bin lira istiyor. Vatandaşlar ise bu fiyatlardan hayvan alamayacaklarını belirtiyorlar’’ şeklinde olmalıdır…   

ASAYİŞ, SİYASET, MAGAZİN, SPOR MUHABİRLİĞİ  

Kavga, yaralama, cinayet, trafik kazası, iş kazası, boğulma gibi olaylar asayiş konusuna girer. Yani toplumsal huzura ters düşen, acı, üzüntü, şaşkınlık gibi duyguları kabartan ve merak uyandıran konular, asayiş muhabirinin alanına girer. Burada öncelik fotoğraf ve doğru bilgiye ulaşmaktır. Cinayet, yaralama, kaza, yangın gibi olaylarda kendiliğinden öne çıkan ve akıl yürüten sözde bilirkişiler vardır… Bunlar, ‘’Canım önce bıçaklanan adam küfretti’’ , ‘’Sebepsiz yere saldırdı’’ , ‘’Yangın bacadan kaynaklandı’’ gibi açıklamalarıyla olay yerinde bulunanları etkilemeye çalışır… Bunu neden yaptıklarını çözmek zor olsa da mutlaka böyle birileri çıkar… Gazeteci burada dolduruşa gelmemeli, birden fazla kişiyi dinlemeli, elde ettiği bilgileri yetkililere mutlaka doğrulatmalıdır.    

SİYASİ HABERLER  

Siyasi haberler, yazılı veya görsel basında bir hayli ilgi çeker. Ergen ve yetişkinlerin sempati, taraftarlık veya neferlik düzeyinde bir siyasi eğilimi olabilir. Az sayıda kişi de siyasi eğilimlerden uzak durup partiler üstü bir çizgi izler. Bunlar her siyasi partiye eşit uzaklıktadır. İşte gazeteci de haberlerinde bu partiler üstü kişiler gibi davranmak zorundadır. A partisine ne kadar yakınsa B, C, D partilerine de aynı yakınlıkta, A partisine ne kadar uzaksa B C D partilerine de aynı uzaklıkta olmalıdır. ‘Niyazi Vural’ın Işıklar mitingi gövde gösterisine dönüştü’’ veya ‘’Niyazi Vural’ı Işıklar’da binlerce kişi alkışladı’’ cümleleri yanlı ifadelerdir. 

Bunların yerine, ‘’Niyazi Vural’ın Işıklar Mahallesi’nde düzenlediği mitingi 2 bin civarında kişi izledi’’ veya ‘Niyazi Vural, Işıklar’da partilileri tarafından coşkulu bir şekilde karşılandı’’ ifadelerini kullanmak daha doğru olur.  

Bugün ulusal veya bölgesel düzeydeki bazı yayın organlarına ‘yandaş’ veya ‘tetikçi’ denmesinin sebebi budur. İktidarı veya muhalefeti kayıtsız şartsız destekleyenlere yandaş gazeteci demek bile doğru olmaz. Onlara da ‘Siyasi tercihlerini topluma telkin etmek için gazeteleri veya ekranları kullanan kişiler’ demek daha mantıklıdır.  Bu durum, siyasi tercihi dışında, işini korumak, daha üst makamlara ulaşmak, daha çok para kazanmak veya siyasi bir mevki elde etmek için de olabilir… Yüzlerce gazetecinin işsiz dolaştığı bir zamanda elbette yöneticilerin istekleri doğrultusunda kerhen haber yapanlar da vardır. Gazetecilik onlar için neredeyse zulümdür ama iş ve ekmek mücadelesi uğruna buna katlanmakta, kendileri işveren olsa ‘hizmetçi’ veya ‘koruma’ bile yapamayacakları kişilerin koltuk işgaline boyun eğmektedirler…  

MAGAZİN HABERCİLİĞİ  

Magazin muhabirliği; nişan, düğün, sünnet, konser gibi konuları kapsasa da ana alanı gece etkinlikleridir. Kafelerden barlara, plajlardan pavyonlara kadar film ve dizi oyuncularının, sanatçıların, ünlü kişilerin hayatı, eğlenceleri, attıkları adımdan içtikleri suyun markasına kadar her şey günümüzde magazin haberciliğinin alanına girer. Özel hayatın içine böylesine fütursuzca dalmak bana göre doğru değildir ama söz konusu kişilerin böylesine yakından takip edilmekten pek şikayetçi olmadıkları da bir gerçektir. Bunlardan bazılarının, ‘’Reklamın kötüsü olmaz’’ diyerek rezaletlerinin bile gazete sayfalarını, ekranları süslemesinden zevk aldıklarını söylemek müneccimlik olmaz. Magazin muhabirini bekleyen en büyük tehlike, yaptığı haberin yayınlanmamasıdır. İşte o zaman haberin kahramanı, fotoğraflarını çektiği, röportaj yaptığı kişinin hedefi olur… ‘Haberi yayınlatmak için benden rüşvet istedi’ diye de suçlanabilir. ‘Bana askıntı oldu’ ithamına da muhatap olabilir. Tabi bunlara çok değerli sahne, sinema, dizi sanatçılarını ve oyuncularımızı karıştırmıyoruz. Onlar bizler için birer cevherdir.  

SPOR MUHABİRLİĞİ  

Spor muhabirliği de tarafsızlığı gerektirir ama siyasi habercilikte olduğu gibi bu alanda da muhabirin ‘tarafsız’ kalması çok zordur. Yaşadığı şehrin futbol, basketbol veya voleybol takımı başka bir kentin takımı ile karşılaşıyorsa elbette kendi takımını tutacaktır. Ancak abartmalardan ve klasik ifadelerden kaçınmak gerekir.  

Maç öncesinde, ‘’Futbolcularımız moral depoladı’’, ‘’Hedef 3 puan’’, ‘’Denizlili basketçiler gözünü kupaya dikti’’ gibi klasik ifadeleri elbette kullanabiliriz ama spor muhabirliği de magazinde olduğu gibi spor dünyasının içine girmeyi gerektirir.   

Çardak Amatör Futbol Takımının Uşak’a maça gittiğini düşünelim.  

Sizce şu başlıklardan hangisi daha çok ilgi çeker?  

  • Gençlerimiz 3 puan hedefiyle gitti. 
  • Parasızlıktan sahaya çorba içerek çıktılar. 
  • Amatörlerimiz hırs küpü. 
  • Mangal partisi moral verdi. 

Spor muhabiri, kalecinin giydiği kazağın markasından hangi tatlıyı sevdiğine, arkadaşlarının kendisine taktığı lakaptan evlilik yıl dönümlerine kadar sporcunun özel hayatına girmelidir. Ama etik kurallar ve muhatabının izni ölçüsünde… Ancak öyle durumlar olabilir ki kamuya mal olmuş bu kişilerin iznini gerektirmeyen konular da haber konusu olabilir.. 

KÖŞE YAZARLIĞI 
Gazetelerin en fazla okunan bölümleri arasında köşe yazıları gelir… Köşe yazılarını da yıllarca muhabirlik, istihbarat şefliği veya haber müdürlüğü gibi görevlerde bulunduktan sonra engin hayat tecrübesine ve bilgi birikimine sahip kişiler yazar. Ancak son yıllarda bu gelenek de değişmiş, köşe yazarları iktidarın, muhalefetin ya da bir siyasi görüşün kayıtsız şartsız savunucusu, karşı tarafın düşmanı kişiler haline gelmiştir. Yazılarını da bu eğilim doğrultusunda oluştururlar… Doğrudan bir siyasi görüşe angaje olmayan yazarlar da çiçek böcek, çevre, orman, hayvan hakları gibi konuları köşelerine taşırlar. Köşe yazısı, toplumu bilgilendirici, yazarın düşüncelerini anlaşılır bir dille ortaya koyan, şehir ve ülke menfaatlerini koruyan uygulamaları destekleyen, toplumun çıkarına olmadığına inanılan uygulamalara da karşı çıkan tarzda olmalıdır. Yani hem nalına hem mıhına anlayışı doğrultusunda yazılmalıdır. Aksi takdirde yazınızla tatmin olmak isteyen taraftarlarınız okur. Antipatik bulanlar ise sadece başlığa veya fotoğrafınıza bakıp içlerindeki nefreti bakışlarıyla sayfanıza aktardıktan sonra diğer sayfalara geçer.  

HABERE EDİTÖR MÜDAHALESİ  

Muhabirin yazdığı haberlere son müdahaleyi editörler yapar. Editör gazete, dergi veya görsel yayın kuruluşunun çizgisi doğrultusunda habere son şeklini verir. Editörlerin mutlaka belli bir hayat tecrübesinin, her konuda bilgisinin, araştırıcı yönünün olması gerekir. Dil kurallarına hakim olması önemlidir. Editör müdahalesinde en büyük tehlike, muhabirin yazdığı haberin özünün bozulmasıdır. Pek çok editör bu konuda hassas değildir. Muhabir, ertesi gün sayfada gördüğü haber ile kendisinin yazdığı haber arasında dağlar kadar fark olduğunu görebilir. Bu etik olmayan bir durumdur. Editörden sonra yazı işleri, genel yayın yönetmeni de özellikle başlıklara müdahale edebilir. Bu müdahalede söz konusu yetkilinin siyasi tercihi veya gazetecilik anlayışı önemli rol oynar.  

HABER FOTOĞRAFÇILIĞI  

Gazete, dergi haberciliğinde fotoğrafın büyük önemi vardır. Öyle ki bazı haberler çarpıcı fotoğrafları nedeniyle merak uyandırır ve öncelikli olarak okunur. Açık hava fotoğraf çekimlerinde; ışığı arkaya almak, enstantaneyi doğru ayarlamak, deklanşöre zamanında basmak gibi klasik kurallara uymak önceliklidir. Bunun yanında fotoğrafı çekilen kişi veya nesnenin en çarpıcı hareketini yakalamak, yüz ifadesini yansıtmak önemlidir. Folklor yarışmasında rengarenk giysili ekibin görüntüsü güzeldir ama o yarışmada kazananın sevincini, kaybedenin üzüntüsünü yakalamak çok daha ilgi çeker. Açık hava konserleri, açık hava tiyatrosu gibi etkinliklerde de sanatçı veya oyuncuların mimiklerini yakalamaya çalışılmalıdır. Bu çekimlerde objektif spot ışıklarına yönelik olmamalıdır.  

Kapalı mekanlarda fotoğraf çekerken en önemli unsur ışıktır. Unutmayalım ki fotoğraf, aslında ışığa hükmetmektir. Kürsü konuşmalarında konuşmacının jest ve mimikleri yakalanmalı, özellikle portre, belden yukarı çekim yapılmalıdır. Grup halindeki çekimlerde hareketsiz pozlardan kaçınmalı, fotoğraf karesine giren lider veya lider pozisyonundaki kişiye odaklanılmalıdır. İç ve dış mekan çekimlerinde asla yapılmaması gereken şey sırttan çekimdir. Sırt ve yan çekimlerden kaçınmak, görüntüyü cepheden yakalamak gerekir. Fotoğraf çekileceği yerin özelliğine göre geniş açı, kısık diyafram, düşük veya yüksek enstantane gibi ayarlar tercih edilebilir.   

Muhabir, editör veya sayfa sekreterlerinin dikkat etmesi gereken bir konu da fotoğraf altlarının yazılmasıdır. Fotoğrafa alt yazı yazmak gereksiz gibi görülebilir ama o yazıda 5N 1K’ya ulaşan okuyucu haberin detaylarına inmeden de bilgi sahibi olabilir. Ayrıca fotoğraftaki kişi kimdir? Bunu ancak sağlıklı bir altyazı ile öğrenebiliriz.  

Kamera kullanımında da yaklaşık olarak fotoğraf çekimindeki özellikler aranır.  

YAZI İŞLERİ VE HABER DEĞERLENDİRMESİ  

Yazılı veya görsel medyada muhabirden veya ajanslardan gelen haberlerin başlığını, içeriğini değerlendiren, sayfalara dağılımını yapan bölüm yazı işleridir. Genel yayın yönetmeninin koordinesinde çalışan yazı işleri müdürleri, o makama liyakatla yani hak ederek değil de birilerinin adamı olduğu için veya ayak oyunu ile geldiyse vay o yayın organında çalışanların haline… Her habere, her başlığa mutlaka müdahale edecek, etrafını çevirecek yalakaların da gazıyla, konuyu en iyi kendilerinin bildiği izlenimi verecek davranışlar sergileyeceklerdir. Kendilerinin üzerlerindeki makama yaranma kaygısı en fazla bu birim müdürlerinde görülür. Artık gazetecilik adı altında tetikçilik yapılan içinde bulunduğumuz yılların şartları, omurgasız kişilere böyle davranma mecburiyeti getirmektedir. Çünkü işin maddi kaynağı buradadır. Elbette bu yargı bütün yazı işleri müdürleri için geçerli değildir. Kökeni gazeteciliğin tetiksiz yıllarına dayanan çok sayıda yazı işleri müdürü işlerini saygın şekilde yapmaktadır.  

MEDYADA YÖNETİCİLİK ÖNEMLİDİR  

Gazete, dergi ve görsel yayın organlarında yöneticilik çok önemlidir. Yöneticinin iyi insan, iyi gazeteci ve iyi idareci özelliklerinin üçünü birlikte taşıması gerekir. Kamuda da özel sektörde de yöneticinin okullu olup olmadığına, üstlendiği sorumluluğu yerine getirip getiremeyeceğine bakılmaz. Yayın organı sahibinin, genel müdürün veya insan kaynaklarının değerlendirmesine göre yöneticiler belirlenir. Bu değerlendirmede liyakat genelde ikinci sıradadır. Öncelik son söz sahibi kişinin dünya görüşüne, siyasi tercihine veya kendi inisiyatifiyle belirlediği standartlara bağlıdır… Psikopat eğilimli patronların tercihi, kendisinin karşısında ezilip büzülen, ‘Evet efendim’ , ‘Peki efendim’ diye el pençe divan duran,  ancak personele hot zot davranan, bağıran, çağıran, at gitsin, kov gitsin anlayışını taşıyan yöneticilerdir… 

Bir de elinde fotoğraf makinesi ile birkaç yıl haber peşinde koştuktan sonra patron-yönetici olanlar vardır ki en tehlikeliler bunlardır. Bunlar her konunun uzmanıdır. Onların dedikleri dediktir. Büyüklere de küçüklere de saygısızlık, en çok bu sonradan görme tiplerde görülür.  

Duygularının esiri olmayan, işin gerektiği şekilde yürümesini isteyen patronlar ise olgun, güler yüzlü, kendisi ve çevresiyle barışık yöneticileri tercih ederler. Yönetici ‘baba’ gibi olmalıdır. Yani gerektiğinde kızan ama daima yol gösteren ve kanatlarının altındakileri kucaklayan kişi iyi yöneticidir. İş disiplini olmayan, personeli ile gereğinden fazla senli benli olan, yani dengeyi kaçıran yöneticilerin başarı şansı yoktur. Bu tip yöneticiler kolayca aldatılır ve uyduruk bahanelerle karşılaşır.  

Kısacası işin sırrı dengedir. Her olarda olduğu gibi denge, denge, denge…  

EKİP ÇALIŞMASI  

Yazılı ve görsel yayın organlarında ekip çalışması önemlidir… Ekip, bir makinenin dişlileri gibi birbirini tamamlamalı, bir müzik parçası gibi uyumlu, ahenkli çalışmalıdır. İstihbarat ilgili kişiyle paylaşılmalı, işin takibi birlikte yapılmalıdır. Gazetecilik zamanla yarıştır. Ulaşılan bilgiler, anında haber müdürüne ulaştırılmalı, her sıcak gelişme anında aktarılmalı, editoryal müdahale aynı hızda gerçekleştirilmeli ve haber 5 N  1K unsurları tamamlanır tamamlanmaz yayına girilmelidir.  

Silah askerin, haber gazetecinin namusudur… Her ne kadar Köroğlu’nun silah icat oldu, mertlik bozuldu ifadesindeki gibi internet çıkınca haberin namusu ortadan kalkmış olsa da gazeteci haberine sahip çıkmalı, işine saygı gereğince o haberin sadece kendi gazetesinde yer alması için çabalamalıdır. Diğer gazetelerin mensupları da emekçidir ve saygı duyulacak kişilerdir. Ancak ‘Sen o toplantıyı izle, bana at. Ben de sana yangın haberini göndereyim…’’ türü bir paylaşım ve işbirliği gazeteciliğe yakışmaz. Yani atlatma haberin zevki kaymaklı afyon ekmek kadayıfından çok daha tatlıdır. Meslektaşlarımızla ilişkiler özelde dostluk, alanda mücadele şeklinde olmalıdır.  

HABERLERİN SAYFALARA DAĞILIMI  

Artık haberler toplandı, yazıldı, fotoğraf, fotoğraf altı bilgileri tamamlandı. Bundan sonrası, editör, görsel yönetmen ve yazı işleri sorumlularına kalmıştır. Editör, yazı işleri müdürü ile istişare ettikten sonra hangi haberin manşete, hangi haberin ikinci manşete konulacağına karar verir, görsel yönetmen de sayfa çizimini yapar. Bütün sayfayı bir veya iki haberle kapatmak ve sütunları roman gibi doldurmak okuyucuyu sıkar. Sayfa göze hitap etmeli, rahat, ferah olmalıdır. Uzun haberler başlık sonrası spotları, ara kutular ve sayfa sekreterinin yaratıcılığına bağlı düzenlemelerle ilgi çekici hale getirilmelidir. Bir haberin uzunluğu gerektiği kadar olmalıdır. Yani 5 bin vuruş da olabilir 200-300 vuruş da… Bu haberlerin okunurluğu, haberin güncelliğine, başlığın çarpıcılığına, sayfa sekreterinin maharetine bağlıdır.   

YAYIN ORGANLARI REKLAMLARLA AYAKTA DURUR  

Yazılı basının maddi dayanağı abone bedelleri, bayi satışı ve reklamlardır. Ancak bir krizden kurtulmadan başka bir krize yakalanılan Türkiye’de şirket bütçelerinden reklamlara ayrılan paylar da giderek azalmaktadır. İktidar yanlısı basın, başta kamu bankaları olmak üzere kamu kurumlarından reklam ilan desteği alırken iktidar karşıtı yayın organları, başkanı muhalefet partilerinden olan belediyelerin kapısını çalmaktadır. Ancak o belediyeler de zaten personel maaşlarını ödemekte güçlük çektikleri için basına pay ayıramamaktadır. Bu durumda muhabirin, ‘’Ben reklamla ilgilenemem. Ona reklamcılar baksın’’ deme hakkı yoktur. Maaşını reklam ve abone gelirlerinden almaktadır. Burada kritik bir çizgi vardır. Muhabir, çevresiyle iyi ilişkiler içinde olmalıdır. Bu, yanlışı görmeyeceği anlamına gelmez ama yanlışın üzerine de hem polis hem savcı hem hakim olarak gidemez. Yanlışın karşısında doğruyu ve alternatifi göstermesi gerekir.   

SON DAKİKA HABERLERİNİN YAYINA GİRMESİ  

Gazete veya derginin hazırlanmasını bitirdiniz artık matbaaya göndereceksiniz. Bu dakikada son bir kez TV alt yazılarını, ajans haberlerini, internet sitelerini kontrol etmekte, etrafı haberci gözüyle dinlemekte fayda vardır.  

Sayfalar matbaaya gönderilmeden çıktıları alınmalı, üzerlerinde son kontroller yapılmalıdır. Önemli bir yanlışlık hem sizi hem gazetenizi gülünç duruma düşürebilir.  

ABONELİK VE DAĞITIM  

Gazeteler matbaadan geldikten sonraki aşama dağıtımdır. Yerel gazetelerde mutlaka abone sistemi olmalıdır.  Ücretsiz dağıtımlarda, dağıtıcının bir tomar gazeteyi çöp konteynerine atmayacağından veya ıssız bir alanda ateşe vermeyeceğinden hiç kimse emin olamaz. Abone sisteminde ise gazetesi gelmeyen esnaf veya kurum temsilcisi, ‘’Nerede benim gazetem? Gazetem gelmedi’’ diye telefon açarak otokontrol sisteminin işlemesini sağlar. Bayi satışı da gazetenin aboneler dışında daha geniş bir kitleye yayılması ve tanınması açısından yararlıdır.  

SOSYAL MEDYA  

Günümüzde en etkili iletişim, sosyal medya olarak özetlenen facebook, twiter, insragram gibi programlar üzerinden yapılmakta, küçük bir bilgi aynı anda paylaşım yoluyla milyonlarca kişiye ulaşabilmektedir. TV alt yazıları gibi anında etkisini gösteren sosyal medyada  da gazetecilikteki etik tavırlar önemlidir. Aspar veya asparagas olarak adlandırılan yalan haberlere asla itibar edilmemeli, toplumda infiale yol açacak, kin ve düşmanlıkları körükleyecek paylaşımlardan kaçınılmalıdır. Gazeteci bu yazılımlar üzerinde yapılan eylem çağrılarına itibar etmemeli, ancak takibini de elden bırakmamalıdır. Ne kadar yaygın olursa olsun her paylaşımınızın, her telefon konuşmanızın, her e mailinizin hackerler veya devletin ilgili birimlerince veya yırt dışı istihbarat örgütlerince kontrol edilebileceğini, hesabınızın ele geçirilebileceğini asla unutmamalısınız.  

 (TEVFİK TORTAMIŞ-2020) 

YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN